Paris İklim Anlaşması

2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde birçok ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe giren “Paris İklim Anlaşması” Ekim 2021 tarihinde TBMM tarafından onaylandı.

Böylece asıl hedefi küresel sıcaklıktaki artışın 2 derecenin altında tutulması olan ve bu artışı 1,5 derece ile sınırlandırmak olan anlaşma, Türkiye tarafından da kabul edilmiş oldu. Paris İklim Anlaşması 7 Ekim 2021 tarihi itibariyle bağlayıcı nitelik kazanmış oldu.

Yasal bağlayıcılığı olan ilk evrensel anlaşma olarak da gösterilen Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi‘nin (BMİDÇS) Paris’te yapılan 21. Taraflar Toplantısı’nda (Conference of The Parties / COP21) 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açıldı ve taraf ülkelerden 55’inin onayının ardından 4 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. Aslında Paris İklim Anlaşması 5 Ekim 2015’de içinde Türkiye’nin de bulunduğu 200’den fazla ülkenin katılımıyla kabul edilmişti.

Paris İklim Anlaşması’nın konusu, yüzyılın ikinci yarısına kadar küresel ortalama sıcaklığın en az 2 santigrat derece azaltmak, fosil yakıt kullanımını deverden çıkartmak, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğinin artırmak, düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı sağlamaktır.

Dünyada sayısı beşi geçmeyen ülke Paris İklim Anlaşmasına imza atmadı ya da anlaşmadan geri çekildi. Trump döneminde anlaşmadan çekilen ABD, Biden’ın göreve başlamasının ardından 2021 yılı itibariyle tekrar anlaşmaya dönmüştü. ABD, 2050 yılına kadar sıfır karbon salınımı ve yenilenebilir temiz enerjiye her dört yılda yaklaşık 2 trilyon dolar yatırım yapma hedefi olduğunu da duyurmuştu.

Diğer yandan Avrupa Birliği Haziran ayında Avrupa Birliği için kabul ettikleri “İklim Yasası” ile 2030 yılına kadar sera gazı salınımlarını 1990’lı yıllardaki seviyenin yüzde 55 aşağısına düşürmeyi taahhüt etmişlerdi.

Tüm bu gelişmelere rağmen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Eylül ayında yayınladığı son iklim raporunda, Paris İklim Anlaşması’nın hedefinden çok uzakta olduğunu, sera gazı salınımının 2030 yılına kadar en az yüzde 16 artış gestereceğini bildirdi.

Bu raporun en dikkat çeken kısımlarından bir diğeri ise “G20 ülkelerinin küresel sera gazı emisyonlarının, toplam sera gazı emisyonunun yüzde 80’inden sorumlu oldukları” ifadesiydi.